Bir çocuğun gelişiminin en hızlı olduğu dönem doğum öncesi (anne karnındaki) dönemidir. En geç 38-40 hafta içinde dünyaya gelir bebek. Tam bir muhtaçlık hali olduğu kadar bitmek bilmeyen ve hızla giderilmesini istediği talepleri ile mutlak hakimdir aynı zamanda. Sonsuz bir merak ve endişe kaynağıdır. Sık aralıklarla beslenmeli, temizlenmeli, ısıtılmalı, eğlendirilmelidir. Temel bakıcı (bakıcılar) kendi ihtiyaçlarını neredeyse unutmuş, ertelemiş hatta vazgeçmişlerdir. Ancak bu sürenin geçici olacağını tam bağımlılıktan bağımsızlığa, hareketten düşünceye gideceklerini biliyorlardır. Uykular düzene girecek, bir yaş civarı yürüyecek, iki yaşa doğru söylenenleri anlayacak, konuşacak…
Bir şeyler yolunda gitmediğinde en çok karışan ‘zaman’ kavramıdır. ‘Erkek çocuklar geç konuşur.’
‘Dayısı da bezden geç çıkmış.’ ‘Onu anlaması için erken değil mi Hocam?’ cümleleri peşpeşe dizilirler. Elbette bireysel farklılıklar, cinsiyet özellikleri, içinde bulunulan çevre çok önemlidir. Burada üç aşağı beş yukarı ileri ya da geri giden kazanımlar değil söz ettiğimiz; pek çok kişiye bu işte bir tuhaflık var dedirten durumları kastediyoruz.
Bu duruma dünyanın verdiği isim bu dendiğinde, çocuk gelişimsel olarak tanılandığında yine ilk karışan ‘zaman’dır. ‘Ne zaman konuşacak?’ ‘Bu davranış ne zaman bitecek?’ ‘Zaman geçtikçe ne olacak?’ soruları doğar.
Ailenin ve toplumun en büyük beklentisi her şeyin zamanında olmasıdır. ‘İyi’ eğitimcilerin bildiği ise zaman kavramının farklı olduğudur. ‘Saatin sadece akrep ve yelkovanı yoktur.’ Öncelikler istenen sürede değil, bir çok bileşen gözetilerek yeniden yapılandırılacaktır. Zaman farklı akacaktır.
Özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar, bireyler için saatler, günler, haftalar, aylar yıllar bilinen sayılarda olmayacaktır.
Bu yüzden özel eğitim bir anlamda çocuğun takvimini iyi görmektir.